İnsanoğlunun ne garip varlık olduğunu kendime bakarak bir kez daha anladım bugün. 21 yıldır İstanbul'da yaşıyorum. Tatil amaçlı da olsa İstanbul il sınırlarını geçtiğimiz anda bir hüzün oturuveriyor yüreğime. Sanki arkamda bıraktığım için bana küsecekmiş gibi hissediyorum İstanbul. Ya da ben giderken üzülüyormuş, gitmemi istemiyormuş gibi hissediyorum. Çok saçma ve tam bir hayal ürünü gibi duruyor ama işte böyle hissettiklerim. Hal böyle olunca gittiğiniz heryere İstanbul arka planlı gidiyorsunuz. Ve herşeyi İstanbul'dakiyle karşılaştırmaya başlıyorsunuz.
Bugün Amsterdam'daydım. Birçok kişi gibi benim de merakımı cezbeden Amsterdam. Gittim, gezdim, gördüm. Kafamda İstanbul resmiyle beraber. Farklı bir kültürü görmek, farklı değerleri, inançları incelemek çok hoş. Ama nedendir bilinmez benim içimde her zaman evet gezdik gördüm yatmaya evimize gidelim sesi var. Ev. Gurbette insanın en çok özlediği yer. Çıplak ayakla halılarında özgürce dolaşabildiğiniz, kapıdan girdiğinizde tanıdık yemek kokularıyla mest olabildiğiniz, her karesiyle köşesiyle sizin olan eviniz.
Gittiği heryere kolayca adapte olan "dünya vatandaşları"nı kıskanıyorum. Saklamadan, utanmadan söylüyorum. Evet, sizi kıskanıyorum. Çünkü ben her gezmenin sonunu evimde bitirmek, kendi alanımda sonlandırmak istiyorum. Bir başka yeri evim diye benimsemem çok ama çok uzun zaman alıyor. Bunu yapabilmek benim için takdire şayan. Tebrikler!
Girişte dem vurduğum gariplik konusuna gelince. Benim gibi insanlar işte bu "garip" olanlar. Aslında biraz da memnuniyetsiz hatta evet evet nankör bile denilebilir. Tam 21 yıldır İstanbul'da yaşıyorum. İstanbul'da gülüyorum, eğleniyorum, ağlıyorum, okuyorum, boğuluyorum, mutlu oluyorum... Burada bulunmam sadece 5 ay. Muhetemelen böyle bir 5 ay bir daha bana verilmeyecek. Bu geçici bir süre. Bunun tadını çıkarmak varken yine evini özlemek. Bu hainlik değil de nedir hayata yapılan?
Sunulan böyle güzel fırsatı değerlendirmemek, eskiyi alışılmışı özlemek de neyin nesi!!!!! Garip varlık işte insanoğlu. Ama, yine bir ama, kızamıyorum kendime bir türlü. İçten içe hak veriyorum. Öyle ya çoğu insan kendini güvende hissetmekten mutluluk duyar. Sınırlarını bildiği kendi dünyasının içinde özgür kız pozları keser. Zor olan gerçekten özgürlüğü göğüsleyebilmek.
Hissediyorum, görüyorum. Özgürlüğümle başa çıkmayı öğrendim. Şimdi ona gerçekten sahip olmanın tadına varmaya başlıyorum. Jean Paul Sartre. Aklımı hep kurcalıyor sözlerin. Özgürlük sahiden de büyük bir sorumluluk ve biz özgür olduğumuzu sandığımız, tanıdık dünyamızda aslında görev bildiklerimizi yaşıyormuşuz.
Asıl özgürlük sınırların dışına çıkmakmış, orada hayata tutunabilmekmiş.
Ya da bu benim için öyleymiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder