Her gün aynı güne uyansak sıkılırdık muhtemelen.
Hatırlıyorum yazın o şahane güneşinden utanmazca sıkılıp “ay bi yağmur mu yağsa
ne” diye serzenişte bulunduğumu. İnsan evladının özünde var galiba hep daha
fazlasını, en fazlasını istemek.
Uyandığımız her günün farklı maceralar getirmesi de zor olsa
gerek. Şahsım adıma konuşuyorum tabi ki. Öyle meslekler var ki her dakikası
ayrı bir hikaye; bunlara kıyasla benim hayatım ana hatlarıyla tarif edilebilir
nitelikte!
Aynalara bakıyorum bu sıralar. Mecazi anlamda söylüyorum;
tabi ki tüm gün aynaların karşısında kendimi izlemiyorum fiilen.
Aynalara bakıyorum her dakika.
Her insanın yüzünde arıyorum kendimi, hayatımdan bir parça.
Neden yapıyorum bunu bilmiyorum.
Galiba bir şeylerin tanıdık gelmesini istiyorum.
Aynalara bakıyorum.
Aydınlık ferahlık denen aynaları arıyorum.
Her surette, her nefeste işte diyorum 3 yıl öncesi
İşte şu da gelecek belki.
Böyle yazdığıma bakmayın, aynaya bakmak çok yorucu. En
azından benim için.
Çünkü ben hem yaşadığım beni hem de kendimi arıyorum.
Bir de bir ağacın gölgesini özlüyorum.
Kökleri derinlere uzanan, en cabbar fırtınalara dirençli,
kollarını semaya kaldırmış, koskoca bir ağacın gövdesini özlüyorum. Gölgesinde
saatlerce miskinlik edebileceğim, her anımda koşup saklanabileceğim gölgesini
özlüyorum.
Arayan mevlasını bulurmuş, kim bilir ben de bir gölge
bulurum belki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder