Eskiden yani ben daha çocukken dönemsel değişmelere uğrayan renk tercihlerim vardı. Hiç unutmam 5.sınıfta favorim kırmızıydı, baştan aşağı kıpkırmızı giyindiğim beden eğitimi dersini hatırlıyorum (hatırladıkça da istemsiz bir yanak kızarması oluşyor bende, he bir de tabi gerçekten eğitilmesi gereken bir bedene olan inancım büyüyor, neyse). Başka bir dönemde muhtemelen yine aynı dönem ya da ortaokula geçiş safhasıydı hatırlamıyorum tam, nefti yeşil, haki gibi renklere gönül vermiştim. Bir dönem de turuncu sevdalısı olmuştum, hoş ben sadece turuncu bir şeyin (bilen bilir sırt çantam)sevdalısıydım. O ürün o renk alınmalıydı. Bu huyum hala da devam ediyor, hatta gariptir artıyor. Neyse karışık bir giriş olmasın ben bir anlatayım derdimi. Bu dönem dönem farklı renklere gönül verme olayı bir yandan taraftarlık gibi bi durum. Yani siz bi tarafı seçip temsil ediyorsunuz gibi geliyordu o zamanlar. Siyah giyen şöyle, pembe böyle falan gibi. O dünyada farklı renkler farklı kategoriler demekti belki de. Ama bunun bugünkü anlamıyla şiddetli kategoriler olduğunu düşünmüyorum, bizimkisi masum çocuk renkleriydi işte. Büyüdükçe ben bu duygumu kaybettim. Favori renklerim çıkıyor her sezon illa ki ama bir renk benim en sevdiğim renk olamıyor. Her renge gönül vermiş durumdayım (bkz.ayran gönül) Hal böyle olunca her telden çalabiliyorum. Bunu da seviyorum bir yandan.
Niye yazdın şimdi bunu diye soracak olursanız valla ben de bilmiyorum ama aklıma geldi turkuaz ayakkabılarıma bakınca. Hani 40 yıl düşünsem aklıma gelmez, gidip özellikle de almam yani bu renk bir ayakkabı ama ucuzdu evet ve ben şans verdim. Eskiden olsa asla giymezdim, o rengin hayatıma girmesine izin vermezdim, beni yansıtmıyorsa ya da aşina değilsem kendisine yeri benim yanım değildi. Oysa şimdi her renge bir şans verilmeli kanaatindeyim. Allahım neler oluyor bana!!! Normalde bakıldığında bunu yaşlandıkça yaşamaz insanlar. Genelde büyüdükçe daha keskin tercihler yaparlar. Bende durum benjamin button!
Renklere fırsat verebildiğim bu dünyamda farkında olmadan geliştirdiğim bişi daha var aslında: tüm farklılıklara fırsat vermek. Öyle ya artık okuyoruz, okuduğumuz gerçekten anlıyoruz, kendimize göre yorumlayabiliyoruz. Okudukça ve öğrendikçe görüyorum, aslında her renk hayata kendine ait bişiler katar. Tat verir. Bir doktorlar kutsisi repliği olarak; beyaz olmak lazım, her rengi içinde taşıyan ama hiç birine benzemeyen. (bunu da kutsi demeyeydi iyiydi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder