İçindeki sesleri mi dinlesen, dış seslere mi kulak versen bilinmez. Zaten sanırım insanı da en çok bu yoruyor. Ne yapacağını bilememek. Tam manasıyla özgür olamamak. Hepimiz hapsolmuşuz zamana. Şu yaşta bunu yap, şunu yapmak için artık çok geç. Neyi fark ettim biliyor musun ey okuyucu :) ben çoğu zaman durup da "ya arkadaş neye geç kaldım" demeye cesaret edemiyorum. O güven yok kendimde. Bunu kendinde duyan insanlara da hayranım doğrusu bravo. Ben eksiğim bu konuda.
Oysa biliyorum, biliyorum derken insaların hemen hepsi manasında ama yine de öznel gitmekte fayda var, biliyorum ki aslında bu hayata bir kere geliyor insan. Bir defa veriliyor bu şans. Sen nasıl değelendirirsen öyle yaşarsın. Nedir değerlendirmek? Herkesin yaptıklarını mı yapmaktır? Popüler diye işletme okumak mıdır? Çok trend diye istemeyerek de olsa o rengi giymek midir? Değerlendirmek değer katmaktır bence. Elinizde hammadde var, bu hammaddeye kendinize göre değerler katarsınız, alın size değerlendirilmiş bir hayat! Ama bu konuda çok da özgür değiliz ne yazık ki. Ne yapsak ne etsek para denen şu illetin gücünü asla yadsıyamayız. Öyle işte. Peki ne yapmalı? Öyle olmalıyı mı yaşamalı insan yoksa istediğini mi yapmalı.
Kariyer dergilerinde, başarı hikayelerinde görüyorum aslında. Ne yaparsanız yapın mutlaka istediğiniz işi yapın diyen bir dolu zengin iş adamı, yatırımcı. Bazen içten içe "tabi sizin tuzunuz kuru" demek geliyor; bir yandan da bu kolaya kaçmak, başkalarını suçlamak ne kadar da kolay diyorum. Ama ne yapsam etsem kafa muğlak, muğlak, muğlak
Tipik bir son sınıf sendromu :) Mutsuz olduğu yerde kalamayan insanlardan olduğunu bildiğim için içini rahat tut derim kendine izin vermezsin o türlüsünü zaten :)
YanıtlaSil