Konuşabildiğim, yazabildiğim ve her şeyden önce düşünebildiğim için çok mutluyum. Çünkü bunlar her canlıya bahşedilmemiş. O yüzden insanlar gerçekten de özel varlıklar. Anlayamadığım bir şey var, düşünmek neden bazılarını bu kadar korkutuyor?
Neden düşünmeye, yazmaya, kendini ifade etmeye engeller konuluyor hala? İnsanlar neden yazılarını, fikirlerini, beğenilerini sosyal medyada paylaşamıyor? Farkındayım, twitter, blogger, Facebook, vs. bunlar çok yeni ve popüler kullanımlar. Ve kullanıcılar sadece fikirlerini çarpıştırmak için değil hayata tutunmak için de kullanıyorlar bunu. Popüler bir tüketim söz konusu şüphesiz. Ama ben de bu tüketicilerin içindeyim. Bugün bu yazıyı Avrupa'nın Hollanda ülkesinden küçük bir şehirden yazıyorum ve siz muhtemelen çok başka bir yerden okuyorsunuz beni. Bu, yani benim başka başka yerlerden okunuyor olmam, farklı fikirleri olan arkadaşlarımın ya da yabancıların benim fikirlerime zaman ayırıp okuyor olması nasıl güzel bir his anlatılmaz. Ama bazıları bunu bana ve benim gibi kullanıcılara çok görmekte. Hayır, konuşamazsın, sus otur demekte. Belki bugün konuşup yazamadığım gibi bir kaç ay sonra da okuyamazsın bunları diyerek başka şeylere yasak gelir kim bilir? Peki ne olur o zaman? Hangi güç, hangi zihniyet, hangi iktidar, hangi muhalefet benim düşüncelerime ket vurabilir ki? Big Brother içime kadar girmedi henüz. Henüz ruhuma da beynime de hükmedemiyor. "Henüz", korkutucu bir ifade oldu sanki. "Asla" da çok radikal. Ne yapmalı? Düşünmeli. Her daim düşünmeli. kelimeleri, olayları, olguları düşünmeli, düşündükçe tartışmalı ve yazmalıyız.
Çok sıkça kullanılan ifadeler görüyorum yasaklı paylaşım alanlarında: size nefes tükettiğimize değmez, bunu tartışmaya gerek bile yok gibi. Bunlar elbette karşındakini ciddiye almamak, gücünü yok saymak gibi politik bazı anlamlar taşıyor belki. Ama ben böyle düşünmüyorum. O yüzden de politikadan pek anlamıyorum zaten. İyi mi yapıyorum kötü mü bilmem. Tek bildiğim çatlak sesleri, muhalefeti, isyanları, gericileri, ilericileri, Batı'yı Doğu'yu, hiçbir şeyi yok saymamamız gerektiği. Çünkü tüm bunlar yok sayılmayacak kadar önemli yarınlara yürüyor. Bugün yok saydığımız, yarın bizi yok sayabilir.
Durum böyleyken ifade özgürlüğüne, paylaşımların engellenmesine akıl sır erdiremiyorum. Neden düşünmekten bu kadar çok korkuyoruz? Beynimizin hafıza belleği dolar diye mi? Yoksa canımız acır diye mi? Neden düşünmekten de düşündürmekten de kaçıyoruz?
Nedenlerini biliyorum. Bir çok nedeni var. Ben bu soruların cevabını bilmediğim için sormadım. Sadece sormak istedim, sordurtmak istedim, sorduğumu göstermek istedim. Sürünün bir parçası olmak istemedim. Hepsi bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder